…Sevgili Okuyucularım Devam 4

FENNÎ’NİN MÜSEBBÂ’ININ ALTINCI VE YEDİNCİ KIT’ASININ ÎZÂHI:

Ne lâzım hasmı ta’kîb eylemek ta’dîl-i efkâr et

[Düşmanının peşine düşmekte ne fayda var? Kafayı değiştirsene!]

Gelirse nefse hiddet kibriyâ-yı Hakk’ı tezkâr et

[Hiddetin seni mağlup edecek gibi olduğu zaman Allahü teâlânın büyüklüğünü düşün.]

Edip mahv-ı enâniyyet ‘ubûdiyyette ısrâr et

[Benliğini yok et ve kullukta ısrar et.

Okumaya devam et …Sevgili Okuyucularım Devam 4

…Sevgili Okuyucularım Devam 3

FENNÎ’NİN MÜSEBBÂ’ININ DÖRDÜNCÜ VE BEŞİNCİ KIT’ASININ ÎZÂHI:

Gözetmekte rızâ-yı Hakk’ı çeşmin hurdebîn olsun

[Hurde-bîn, mikroskop demek; küçük şeyleri de gösteren gibi yani… Çeşm ise göz demek bilindiği gibi. Hakkın rızasını gözetme işinde küçük ayrıntıları da dikkatten uzak tutma! Bu küçük bir sevap falan deme; ahiret yolcususun, sevabın azında çoğuna da ihtiyacın var. Yarın pişman olmamak için iyiliğin büyüğüne olduğu gibi küçüğüne de dikkat et; kazancını çoğatmaya bak. Malûm ya ömrün kazası yok. Cennetlikler de pişman olur o günde; daha fazlasını niye kazanmadım diye…]

Okumaya devam et …Sevgili Okuyucularım Devam 3

…Sevgili Okuyucularım Devam 2

FENNÎ’NİN MÜSEBBÂ’ININ ÜÇÜNCÜ KIT’ASININ ÎZÂHI:

Şu meydâna niçindir bu geliş ettinse ger tahkîk

[Bu dünyaya gelişinin sebebini merak etmişsindir herhalde, etmelisin; insanın taştan, hayvandan farkı bu değil mi?]

Bütün ef’âlini eyle Kitâba sünnete tatbîk

[Allah insanı kendine kulluk etmesi için yarattı, bildiğin gibi…]

Okumaya devam et …Sevgili Okuyucularım Devam 2

…Sevgili Okuyucularım Devam

FENNÎ’NİN MÜSEBBÂ’ININ İKİNCİ KIT’ASININ ÎZÂHI:

Meserret-bahş olur gerçi ‘âdüvden ahz-ı sâr etmek

[Sana kötülük yapan düşmanından intikam almak, içini rahatlatır; bu doğru…]

Fakat îcâb eder birçok mezâhim ihtiyâr etmek

[Fakat yerinde olan davranış bu değildir. Sıkıntılara tahammül gösterme yolunu seçmelisin. Evliyânın vasıflarından biri ‘hamul’ imiş; insanlardan gelen sıkıntılara dayanmak yani…]

Benim re’yimce hattâ nâ-becâdır inkisâr etmek

[Geç tahammül etmekten; kırıklık göstermen, yüzünü ekşitmen bile yersizdir…]

Okumaya devam et …Sevgili Okuyucularım Devam

Sevgili Okuyucularım;

Hayli zamandır sizlerin “sitede neden yeni yazı yok?” şeklinde haklı sitemlerinizi almaktayım. Bir türlü düzene koyamamıştım. Bir de Fennî’nin şiirini çok beğendiniz. Artık vazife oldu. Şimdi şiirin tamamını aşağıda sunuyorum. İlk kıt’asının da günümüz Türkçesiyle izahını

Zaman içinde inşallah tamamının izahını da paylaşırız.

Mihenden kaçma ger mahsûd-ı ihvân olmak istersen
Yetiş imdâd-ı mazlûmâna arslan olmak istersen
Yapış bir kâmilin destinden insan olmak istersen
Nebiyy-i Efhamı medh eyle Hassân olmak istersen
Rızâ bâbında bekle rahme şâyân olmak istersen
Sakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersen
Dokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersen

Okumaya devam et Sevgili Okuyucularım;

Dost-Düşman

“Bu yol uzundur, menzili çoktur Geçidi yoktur, derin sular var”

Buyuruyor Hazreti Yunus Emre. Aşk yolunu anlatıyor tabii. İnsanın kendisini aşmak için çıktığı yolu… sonunda veli (=dost) olunan yolu…

Bu yolda en büyük engel ‘sen’ sin diyor. En büyük engel nefis yani… BEN…

Aşabilene ne mutlu.

Yenişehirli Avni Bey (vefatı 1884) bakın nasıl ifadelendiriyor aynı meseleyi:

“Helâk etmez bir iki darb-ı zikr emmâre-i nefsi O bir tünd ejdehâdır kim nice cellâddan kalmış”

Şunu diyor yani;

Okumaya devam et Dost-Düşman

Hakîmâne

Söz boşa gidince üzülüyor insan bazen.

Bir hâkim (yargıç deniyor şimdilerde biliyorsunuz) ile sohbet ediyorduk. Güzel ve hikmetli bir hâdise anlattı, kendi başından geçen:

Bir tarlanın mülkiyeti dava konusu imiş. Bermûtad mahallinde keşif yapılıyor. Dava konusu arazinin öteden beri sahiplik durumu, sınırları ve saire belirlenecek; tabii bu meyanda şahitler de dinlenecek. Bakıyor hakim bey, taraflardan birinin dinletmek üzere hazır ettiği yaşlı bir şahit biraz huzursuz. Yani hatır için gerçeğe aykırı beyanda bulunması için hazır edilmiş, ama bu durumdan fevkalâde hoşnutsuz, kıvranıyor. Tabii her güngörmüş insan gibi hakim bey de, kendisinden bekleneceği durumu anlıyor. Hakim bey duruma hakim yani.

Okumaya devam et Hakîmâne

Giden Gelmez, Gelen Gider

Gün geçmiyor ki, bir tanıdığımızın vefat haberini almış olmayalım. Kendimizi bilmeye başladığımız günlerde; yani genç iken dedemiz, derken babamız yaşındakilerin vefat haberleri ile sarsılırdık. Şimdilerde akranımızın vefat haberleri geliyor peşpeşe. Daha dün bir yakın dostumun cenazesinde bulundum; şimdi de bir başka dostumun ani vefat haberi geldi. Bir – iki yaş farkı ile ikisi de akranım.

“Hazret-i Âdemden beri bütün dedelerinin öldüğünü bilmek, nasihat olarak yetmiyorsa; hangi söz kâr eder ki?”

Taştan katı mı kalpler yoksa?

Ş. Yahyâ’nın dediği gibi:

Okumaya devam et Giden Gelmez, Gelen Gider

Dünya Dediğin

Klasik şiirimizin üç önemli şairinin aynı istikâmette manâ taşıyan birkaç beytine temas etmek istiyorum bugün. Biri Nev’î, biri Hâzık Mehmet, diğeri Osman Nevres.

Onaltıncı yüzyılda yaşamış olan Nev’î hoyratça unuttuğumuz değerlerimizden. Oğlu Nev’îzâde Atâyî de çok büyük şairlerimizdendir.

Nev’iyâ lâzım değil olmak filân ibn-i filân
Ma’rifet kesb eyle tâ bir âdem ol âdem gibi

Okumaya devam et Dünya Dediğin

Anamdan Aldığım Dersler: Darı Ekmeği ve saire

Bizim oralarda adına darı ekmeği (mahalli söyleyişle ‘darekmee’) diye bir şey var. Bizler mısır’a darı deriz. Yani başka türlü söylemek gerekirse mısır ekmeğidir bu; fakat meselâ Karadeniz havalisinde bulunan mısır ekmeği ile hiç mi hiç benzeşmez. Zaten bizde mısır (darı) iki türlüdür. Biri sarı renkli, uzun, hani közlenmişini ya da haşlanmışını büyük şehirlerin parklarında sıkça gördüğümüz tip. Bundan bizde de bulunur az miktarda ama, ekmeğinden bahsettiğim mısır (darı) daha koyu sarı renkte, daha küçük ve şekilsiz bir şeydir. Hasat zamanında, biçilip bir araya getirildikten sonra soyulması başlı başına bir merasim ve eğlence vesilesidir. Yarışmacılar ellerine aldıkları ağaçtan mamul, yaklaşık 20 santim uzunluğundaki bıçağı andırır bir aletle, hızlı soyma yarışına girerler. Hızı artıracak çok mühim bir faktör vardır. Bazı darılar simsiyah, bazıları Kızılderili çehresini andırır desenli olup; siyahlara –yanlış hatırlamıyorsam- 10, öbürlerine 20 ve 50 gibi puanlar verilir. Bir kozalak üzerinde (kozalağa da ‘kemsek’ derler bizim oralarda) tek bir tane bulunması halinde seansı kazanmış olursunuz. Daha çok puan kazanmak için hızlı soymak gerekir. Puanlı darıyı bulanların çığlıkları arasında öyle bir eğlencedir ki, sormayın gitsin. Sabahlara kadar sürdüğü olur.

Okumaya devam et Anamdan Aldığım Dersler: Darı Ekmeği ve saire