…Sevgili Okuyucularım Devam 3

FENNÎ’NİN MÜSEBBÂ’ININ DÖRDÜNCÜ VE BEŞİNCİ KIT’ASININ ÎZÂHI:

Gözetmekte rızâ-yı Hakk’ı çeşmin hurdebîn olsun

[Hurde-bîn, mikroskop demek; küçük şeyleri de gösteren gibi yani… Çeşm ise göz demek bilindiği gibi. Hakkın rızasını gözetme işinde küçük ayrıntıları da dikkatten uzak tutma! Bu küçük bir sevap falan deme; ahiret yolcususun, sevabın azında çoğuna da ihtiyacın var. Yarın pişman olmamak için iyiliğin büyüğüne olduğu gibi küçüğüne de dikkat et; kazancını çoğatmaya bak. Malûm ya ömrün kazası yok. Cennetlikler de pişman olur o günde; daha fazlasını niye kazanmadım diye…]

Ehemm-i kâr u bârın hidmet-i dîn-i mübîn olsun

[En çok önem vereceğin işin, faaliyetin din hizmeti olsun. Bir kimseye para versen, bir iyiliktir, ihtiyacını görür, sevap kazanırsın. Karnını doyursan da öyle; iş sağlasan da, evlendirsen de ve saire… bütün bunlar iyidir, güzeldir, sana sevap kazandırır, tamam da, eğer onun dinine hizmetin olursa; onun doğru yolda olmasını sağlarsan, imanını kurtarmasına hizmet edersen meselâ, sonsuz felâketten kurtulup sonsuz saadete kavuşmasına sebep olmuş olursun ki, bundan âlâ iş mi olur? Hepsi önemli ama, bu en önemli. İşte ehemm ve mühim kelimeleri kullanımımızda olursa, önemli, daha önemli ve en önemli kavramlarını idrak etmemiz de kolayca mümkün hale gelir. Lisan meselesi bundan dolayı mühim değil, ehemm cümlesinden işte!

İrfan ehli tasavvufu şöylece tarif etmiş: “Ehemmi mühimme tercih”. Şimdi bunu iyice anlayabilmek için kelimelerin gücüne ihtiyacımız ortada değil mi?]

Ta’ârruz etme bir şahsa cesûr olsun cebîn olsun

[ne güzel söylemiş şair ve ne güzel nükte yapmış. Gözüne kestiremediğin ve “ilişmeyelim şimdi, başımıza belâ olur” diyeceğin bir kabadayıya belki saldırmazsın, hatırlatmaya gerek yok ta; sen sen ol, korkak olan, zayıf olan, vurunca yatıracağını düşündüğün kimseye de saldırma.]

Sitem lâyık mıdır nâsa husûsâ mü’minîn olsun

[İnsanları üzmek yerinde bir davranış mıdır? Hele mümin ise.]

‘Umûmen halk-ı ‘alem şerr ü mekrinden emîn olsun

[Sözün aslı şu; iyi ve kötü herkes senin zararından, hile yapmandan falan korkmasın. Senden kötülük beklemesin kimse. İyi insan şöyledir ki, yapanı bilinmeyen bir iyilik söz konusu olduğunda derler ki “bunu filân kimse yapmıştır, ona yakışır böyle bir iyilik”. Kötü kimse de odur ki, yapmadığı kötülüğü bile ondan bilirler.]

Yakışmaz bir sıfattır dil-şikenlik tab’-ı merdâne

[Mert insanların tabiatına hiç yakışmayan bir sıfattır gönül kırıcı olmak. Mert adam gerektiğinde sert olur. Kadife eldiven içinde demir yumruk gibi yani. Yoksa, katıra cilve et demişler, çifte atmış.

Bu gülşende gül ol hâr olma çeşm-i andelîbâne

[Gül bahçesinde gül, bülbül ve diken vardır malûm; sen bülbülün gözüne batan diken gibi olma da, onu hayrân eden gül gibi ol. İyi insan aranan insandır, özlenen insandır. Derler ki “Ah! Nerede? Görsek, sohbet etsek de içimiz açılsa, kasvetimiz dağılsa…”]

Geçinmekse merâmın istirâhatle hakîmâne

[Eğer bu dünyada arzun iç rahatlığı ve huzur ile geçinip gitmekse, arkanda güzel bir isim bırakmaksa…]

Elinden geldiği müddetçe sa’y et bezl-i ihsâne

[Elinden geldiğince ve saymadan iyilik yap; serveti biriktirme kaygısında olma! Ne olacak biriktiğinde? Mirasçılar kavga edecek, seni de hayırla anan olmayacak; değil mi? Akıllı ol akıllı! Duacılarını arttır.]

Sezâ ancak budur her sâlik-i şeh-râh-ı ‘irfâne

[Ana yolun yolcusuna yaraşan ancak bu davranış biçimidir.]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir