Büryan Kebabı Yediniz mi?

Her yörenin bir kebabı olur ya; Siirtlilerin de ‘Büryan Kebabı’ var. (Şimdilik bildiğim yalnız adı, ama eminim ki tadı da çok güzeldir.)

Büryan, Farsça ‘biryân’ ın farklı bir söyleyiş biçimi ve esasen biryân, kebap demek zaten.

Şairlerimizden iki büyük usta bakın nasıl temas ediyorlar kebaba:

Ahmet Paşa diyor ki:

Kondu Ahmed hâne-i dilde belâ vü derd ü gam Bir ciğer-biryân yeter mi bunca mihmân andadır

Hâne-i dil : Gönül evi
(vü) ve (ü) : (Ve) anlamında
Ciğer-biryân : Ciğer kebabı
Mihmân : Misafir

[Kendisine hitaben; Gönül evine kalabalık misafirler geldi Ahmed’ciğim. Bak belâ, dert, gam hep geldiler. Ev kalabalık oldu yani. Senin ise bir ciğer kebabın var. Bu kadar misafire bir ciğer kebabı yeter mi Ahmed’ciğim!]

Efendim bu noktada hatırlamalı ki; Hazret-i Ebûbekir’ in (radıyallahü anh) evinden kebap kokusu duyuluyor komşuları tarafından. Deniliyor ki, alabilen var, alamayan var; uygun değil ki böyle kebap kokusunu etrafa duyurmak; acaba neden böyle oldu. O da böyle bir davranışta bulunmaz.

Derken anlaşılıyor ki, Hazret-i Ebubekir’ in ciğerinden yayılırmış meğer o koku. O değil miydi ki kimse Cehennemde yanmasın diye, kendi vücudunun Cehennemi dolduracak kadar büyük olması duasında bulunan.

Aşk sultandır.

Üç mertebe var derler; muhabbet, aşk, derd. Muhabbet ehli o ki, mahbûbunu görürse memnûn, görmezse kaydında değil; aşk ehli o ki mahbûbunu görünce memnun görmezse mahzûn; derd ehli o ki görse de mahzûn görmese de mahzûn.

Kebap bahsinde hatırladığım ikinci büyük şâir Şeyhülislâm Yahyâ. Diyor ki:

Nice arz idem hele sûz-i dili dildâre ben Nâme göndersem kebûter iltemez biryân olur

Sûz-i dil : Gönül yanışı
Dildâr  : Sevgili
Nâme  : Mektup
Kebûter : Güvercin
İlt-mek : İletmek
Biryân  : Kebap

[Sevgiliye hâlimi nasıl arz edeyim ki; huzuruna kavuşmak imkânsız (zaten kavuşsam da şöyle bir durum var :

Arz-ı hâl etmeğe cânâ seni tenhâ bulamam Seni tenhâ bulucak kendimi aslâ bulamam

(Seninle yalnız kalamıyorum ki, halimi arz edeyim; yalnız kalınca da kendimi kaybediyorum, nerde kaldı iki satır lâf etmek. Müşkül vaziyet doğrusu)

O bakımdan görünen tek çare güvercinin ayağına bağlayıp göndereceğim bir mektup ama orada da şöyle bir problem var; mektubumdaki satırların ateşinden zavallı güvercin havada kebap olup düşecek; biz yine anlatamayacağız!]

Pes doğrusu!

Av. Hayati İnanç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir