Artar Eksilmez

Diyarbakırlı Cehdî’ den:

Iyân oldukça gonce dem-be-dem yanında hâr artar Bu gülzârın rakîb-i pür-cefâsı artar eksilmez

Iyân : Görünen
Dem-be-dem : Zaman geçtikçe, devam üzere
Hâr : Diken
Gülzâr : Gül bahçesi
Pür-cefâ : Hep cefa eden, eziyet veren
Rakîb : Adı üzerinde rakip. Hasım. Klasik şiirimizde (aşkta) üç başrol oyuncusu var; âşık, ma’şuk, rakîb. Gül, bülbül, diken yani. Seven, sevilen ve arada problem olan.

Der ki bir Yozgat türküsünde:

Boğazında hakik var Ne çok gönlü yıkık var Şimdiye kavuşurduk Arada münâfık var

Bu rakîb dediğimiz şeytandır, fitnecidir, hilebazdır, kargadır, kurbağadır, ateştir; hâsılı kötüdür. Ancak vuslat âşık’a değil de rakîbe düşer hep. Gerçi zaten aşkta kavuşmak olmaz ya.

Meselâ der ki Şeyhülislâm Yahyâ:

Yahyâ’yı ağlatırsa eğer yâr gam değil Müşkil budur ki düşmen-i nâdânı güldürür

[Sevgilinin cefâsı ile bizi ağlattığı problem değil de, ciğeri beş para etmez rakîbi sevindirmesi çekilir şey değil.]

ve der ki Sâbit

Meydâna geldi na’ş-ı rakîb-i nemîme-sâz Kıldım huzûr-ı kalb ile ömrümde bir nemâz

[Dedikoducu rakîbin cenazesine çağrıldım. Bu sayede gönül huzuru ile bir namaz kıldım.]

Rakipten açılınca söz çok uzar. Buracıkta keselim de bahsimize dönelim ama şunu kaydetmesek de olmaz: bu kelimeyi ‘a’ yı uzatarak değil de ‘i’ yi uzatarak ya da hiç olmazsa ikisini de uzatmadan söylemeli; zira birinci halde
-bir şeye binen- manasına gelir (merkep de binilen).

Ne diyorduk:

Diyarbakırlı Cehdî’ nin ‘artar eksilmez’ redifli iki beytinden birini yazmıştık. Diyor ki yani:

[Goncanın güselliği göründükçe, etrafını saran dikenler artar. Bu gül bahçesinin kötü huylu rakipleri artar eksilmez.]

Talip olmanın, düşman kazandıracağı ifade edilmiş. Nitekim:

Cihânın ni’metinden hisse ümmîdin götür Rûhî O denlû tâlibi var ki ne sana ne bana artar Bağdatlı Rûhî

[Cihanda bir ni’met ummaktan vazgeç Rûhî! O kadar çok tâlibi var ki sana da bana da birşey düşmez.]

Gürisne çeşm-i devlet değme bir ni’metle sîr olmaz Hücûm-i imtilâdan iştihâsı artar eksilmez

Gürisne-çeşm : Aç gözlü
Sîr : Tok
İmtilâ : Doluluk, tokluk

[Aç gözlü olanın değme bir nimetle bile doyacağını sanma; yedikçe iştahı artar, eksilmez.]

“Bir vadi dolusu altına sahip olsa, doymayıp bir vadi daha ister insan; gözünü ancak toprak doyurur.” mealindeki hadîs-i şerîfi hatırlayalım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir