Âfet-i Gam

Bir hayalden ibâret olan geçici bir dünya hayatını yaşıyoruz sevgili okuyucular. Burada mutluluğu ve kâmil mânâda tam mânâsıyla mutluluğu aramak beyhûde. İnsanı ancak daha derin üzüntülere çaresiz elemlere sevk etmekten başka bir şeye yaramaz. İşte bunu gönül sultanı kalem ehli, kêlam ehli kimseler çok güzel ifadeye koymuşlar. Bir örneği aktarmak istiyorum. Diyor ki şair;  (sözlerinden belli ki şair demek yeterli değil kendisi için, bir gönül ehli)

Afet-i gamdan aceb dünyada kim azâdedir Herkesin bir derdi var mâdem ki âdemzâdedir

Bir hûma-yı zevki bin sayyâd-ı gam takib eder Böyle bir mevhuma bilmem neden halk üftâdedir

Çok tatlı bir söyleyiş sevgili okuyucular. “Afet-i gamdan aceb dünyada kim azâdedir” diyor. Dünyada kimse var mıdır ki; gam üstüne gelmiş olmasın, onun üzerine gam yağmurları yağmış olmasın.  “Herkesin bir derdi var madem ki ademzâdedir” diye teyit ediyor. Ademoğlu değil mi bir kere, mutlaka derdi vardır dışarıdan belli olmasa da. “Bir hûma-yı zevki bin sayyâd-ı gam takib eder.”Sayyâd avcı demek hûma da kuş, zevk kuşunu bin gam avcısı takib eder. Kuşun peşinde bin tane avcı düşünün sevgili okurlar. Belki sen bu kuşu ele geçirebilirsin, olabilir. Yakınına filan düşebilirsin belki ama, o avcılardan biri olmazsa, diğeri mutlaka vurur. “Böyle bir mevhuma bilmem neden halk üftâdedir.” Üftâde de düşkün demek. “Mevhûm, vehm edilen, hayal mahsulü olan hakîkat olmayan bir şeye halk, insanlar yani niçin düşkündür? anlayamıyorum” diyor.

Hemân ağlayı geldim âleme ağlayı gittim ben San ol nilüferim kim suda bittim suda yittim ben

diyor bir başka mühim şair. Bu dünyaya gelirken de giderken de ağladığımıza, bir nilüfer çiçeği gibi suda bitip suda yitip gittiğimize asla şikayetin kokusu dahî olmaksızın arifâne bir bakış, bir hatırlatış ve hatırlayış. İnsan eğer çevresine, yaşadığı hayata bu şekilde bakmayı başarabilirse bütün tavır ve davranışları ona göre şekillenecek. Herkesin aslında yana yakıla aradığı insan tipi; olumlu, enerji yükleyen; etrafına anlamlı, doğru, yapıcı mesajlar gönderen belki bir dert babası; sevmeyi öğrenmiş, seven dolayısıyla sevilen insanlar olmak mümkün hale gelecek sevgili okuyucular. Bütün iş doğru yerden bakmakta. Söz ustadadır, onu hatırlatıyorlar bize. Doğru biçimde bakmak, eski bir deyişle “bir özge temâşâ”  

Av. Hayati İnanç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir